Beyin ve omurilik, yani sinir sistemi tümörleri söz konusu olduğunda, ilk ve en önemli tedavi cerrahidir. Kemoterapi ve radyoterapi gibi tedaviler ancak ek tedavi olabilirler.
Sinir sistemi tümörleri iyi huylu da, kötü huylu da olabilir. İyi huylu bir tümör, başarılı bir cerrahi ile çıkartılırsa, hasta bir daha ömür boyu bu konu ile ilgili sorun yaşamaz.
Ama kötü huylu tümörler için durum maalesef böyle değildir. Cerrahi sonrası mutlaka ışın tedavisi yani radyoterapi, bazen de ilaç tedavisi, yani kemoterapi gerekir. Ama tüm bunlara rağmen, kötü huylu sinir sitemi tümörlerinin seyri kötüdür ve her zaman tekrar ederler. Ama buna rağmen cerrahi şarttır. Çünkü cerrahi le hastaya vakit kazandıramazsak, tümörün doğal seyrini göremeden, kafaiçi basıncı artışı nedeniyle hastayı kaybedebiliriz.
Beyin aynı zamanda, vücudun diğer bölgelerindeki tümörler için de sık bir sıçrama, yani metastaz sahasıdır. Bu tip durumlarda da, eğer tek bir metastaz söz konusu ise en iyi yöntem cerrahidir. Ama birden fazla metastazın söz konusu olduğu durumlarda maalesef cerrahi bir seçenek olmaktan çıkmakta ve hastalar radyoterapiye yönlendirilmektedir.
Sinir sistemi cerrahisi ile ilgili 2000’li yıllardaki en önemli gelişmeler, anatomi bilgisinin artması, mikrocerrahi konusundaki tecrübenin gelişmesi ve kafa tabanı açılışları sayesinde, eskiden ulaşılması mümkün olmayan bölgeler ulaşım sağlanmasıdır. Bu gelişmeler sayesinde, sağlam dokulara hasar vermeden tümöre ulaşıp, hastaya zarar vermeden tümörleri çıkartabilmek mümkün olmaktadır.